'Çayı büyük fincanda tek şekerli içtiğimi bilirdi.Bir yere gittiğimizde, kafe veya arkadaşlar olsun, dikkat eder çayımı öyle hazırlatırdı.'Ağlamaya başlayalı bir buçuk saat olmuş liseden arkadaşım Muallayı avutmaya çalışıyordum.Beceriksizce kapağı açık duran komidinden tuvalet kağıdı rulosunu çekip aldım ve 'Yeter ağlama' dedim bir şey ifade etmediğini bildiğim halde.
Böyle zamanlarda konuşmak paravanın arkasına saklanan gözlerden uzak duran birini tarif etmeye suretini işgalini biliyorum demeye benzerdi.Boşuna bir çaba!
Mualla yedi senedir birlikte olduğu Serdarla ayrıldıktan sonra beni aramıştı ve iki gündür bu evden dışarı çıkamamıştık.Onu en son bıraktığımda saçları parlıyor, beyaz tenine giydiği gri-siyah enine çizgili süeterin hatlarını ortaya çıkardığı sağlıklı bedeni kıpır kıpır ve neşe doluydu.Şimdiyse bir enkaza dönmüş, bir erkek yüzünden hem de, yazık...
Bu duruma o kadar yabancıydım ki..Bir erkeğe bel bağlamayalı epey uzun süre olmuştu, onlara güvenmemem gerektiğini hissediyordum, beyaz atlım çoktandır ölmüştü benim için.
Ben erkeklerle arkadaş olur, bazen onlarla beraber olur ama çoğu kez iş ciddiye varmadan uzaklaşırdım, iskeleden ayrılan ve okyanusa kavuşan bir gemi gibi hissederdim kendimi, ilişkinin tüm o kalabalığından sıyrılmış olmak bir çok kadının aksine açıkçası beni mutlu ediyordu.
'Sen de çayını senin için hazırlıycak başka birini bulursun' dedim , biraz duygusuzca.Hem okyanusta balık çok.Bu bir erkek avunmasıydı, yeri geldiğinde biz dişiler için de kullanılabilir olduğunu göstermek istemiştim.
Mualla biraz gülümser gibi yaptı.Ben de bundan cesaretle ekledim 'Ya da daha iyisi ne yap biliyor musun, artık çayı tek şekerli ve büyük fincanda içmekten vazgeç.Bundan böyle ajda bardakta ve limonlu çay içeceksin.Problem solved.'
Ne kadar iyi bir arkadaştım!Ne muhteşem bir zekam vardı!Sonra yavaş yavaş narsist düşüncelerimden sıyrıldım ve son üç gündür erkek arkadaşından ayrıldığı için beni evinde esir alan arkadaşım Muallaya biraz tiksintiyle baktım.
Mualla ağlamayı kesti, ama üzüntüsü içten içe devam ediyor olmalıydı,sadece ayıp olmasın diye, bebek gibi ağlamayı bıraktı.
'Evet böyle' dedim onun antrenörü gibi hissediyordum kendimi, 'Güçlü olmalısın.Şimdi yüzünü yıkayalım, saçlarını tarayalım ve sana şu limonlu çayı ilk ben yapacağım.'Mutfağa giderken aklıma Muallanın yeni sevgilisinin ona limonlu çay hazırlayacağı geldi, çok güldüm.
Saturday, November 6, 2010
Blog Archive
- September (1)
- May (1)
- March (2)
- October (1)
- March (1)
- June (1)
- March (1)
- December (8)
- October (2)
- July (2)
- March (2)
- January (2)
- July (1)
- June (10)
- April (1)
- March (3)
- February (4)
- January (21)
- December (10)
- November (7)
- October (39)
- September (51)
- August (4)
- July (2)
- June (4)
- May (4)
- February (4)
- January (8)
- December (2)
- November (9)
- October (2)
- August (2)
- July (5)
- June (1)
- May (5)
- April (4)
- March (18)
- February (3)
- January (3)
- December (5)
- November (7)
- October (6)
- September (12)
- June (2)
- February (2)
- August (1)